“STARBUL – Yıldız Zekâ” Romanı: Geleceği Kurgulamak, Dünyayı Anlamayı Sağlar mı?

2029

Çocukken okumayı en sevdiğim yazar kuşkusuz Jules Verne’di. Keskin zekâsı bir yana, yazdığı kitaplardaki insanların yaşadığı deneyimleri ve izlenimlerini anlatışı çok gerçekti. İçimden diyordum ki, “Nautilus gibi müthiş bir denizaltıyı ancak isminin anlamı ‘hiç kimse’ anlamına gelen Kaptan Nemo icat edebilirdi.” Kitaplarında beni çarpan o icatlarla yaşayan capcanlı insanlardı.

(O zaman bilmiyordum ama yıllar sonra ilhamın bol olduğu bir günde kitaba ek bir bölüm de yazacaktım.)

https://www.behance.net/gallery/199446/Jules-Verne

Peki, sizin hiç denizaltı ile seyahat etme fırsatınız oldu mu? Evet, size bu sorum tuhaf gelebilir. “Denizler Altında 20.000 Fersah”ın yazıldığı 1870 yılından beri yüz elli yılı geçti. Ama biz halen bir denizaltıya binemeden yaşıyoruz değil mi? Kendi adıma bu deneyimin eksikliğini hissediyorum. Jules Verne zamanında yaşayan insanlar gelecekte yaşayan bizler için herkesin denizaltıları olacak diye düşünmüş olabilirler ama işler böyle yürümedi.

Balonla beş hafta gezememiş de olabilirsiniz ancak belki yeryüzünden yükselme şansınız olmuştur. Kapadokya gibi turistik bir mekanda bulunduysanız o renk cümbüşünde ve hayallerden çıkmış peribacaları arasında bu mümkün. Ay’a seyahat içinse şu an bu satırları okuyan genç arkadaşlarımızın altın yaşlarında bir şansları olabilir. Turistik geziler şimdiden planlanıyor.

Starbul romanını yazarken, Jules Verne gözüyle doğduğum yaşadığım İstanbul metropolünün, inşaatı hiç bitmeyen, çehresi ve insanı hep değişen, hem güzel, hem zorluklarla dolu siluetinde geleceğin dokusunu aradım.

2099 yılında nasıl bir güne uyanacaktı insanlar? Çoğu gelecek filminde olduğu gibi karanlık olmak zorunda mıydı? Biz eğitimciler, çevreci aktivistler, gönüllüler, dünyayı ve insanı seven bireyler başarabilecek miydik? Farklı bir dünyayı kurabilecek miydik? Beyin implantları ve yapay zekalar bizi ne kadar değiştirecekti?

Bir gece yarısı gördüğüm düşün çarpıcı etkisiyle nefes nefese ve etkilenmiş şekilde aceleyle bulduğum kalem kağıda romanı yazmaya başladım. Böylece Starbul evreni doğmaya başladı.

Bir şey evreni” son zamanlarda çok aşina olduğumuz özel bir tabir. Bir kitaptaki, bilgisayar oyunundaki, filmdeki kurgu dünya, Yüzüklerin Efendisi’ndeki “Orta Dünya/Middle-earth ” kurgu evrenlerin tarifi için kullanılabilir.

Bir kurgu dünyanın, evren kabul edilebilmesi için film ve kitap boyunca gezmediğiniz duymadığınız yerlerinin ve zamanlarının en baştan kurgulanmış olması gerekir. Örneğin Yüzüklerin Efendisi üç cilt ve Hobbit de eklenirse dört kitap. Bununla birlikte Silmarillion adlı kitap J.R.R. Tolkien üstadımızın evreninin binlerce yıllık detaylı el kitabıdır. Ancak onu okuduğunuzda bu serinin neden bu denli başarılı olduğunu anlarsınız. Biz, sadece bir kısmını gördüğümüz büyülü bir düşe şahit olmuşuzdur.

Böylece Starbul için 2004’den 2100 yılına dek olacakları içeren büyük bir tarih atlası oluşturmaya başladım. Olacak savaşlar, salgınlar, endüstri 4.0 ile yaşanacak işsizlik sorunları, robotların gündelik hayata girişleri, insan ilişkilerinin değişimi, devletlerin yıkılıp tek bir dünya devletinin kuruluşu, bir süper yapay zekanın insanlığı yönetmek için seçilişi, devasa gökdelenlerin yaşayan Babil kule kentlere dönüşümü, yapay zeka ile birleşen insan beyninin müthiş gelişimi ve bunun gibi yüzlerce olay.

Tahmin ederseniz bu denli büyük bir kurguya girmek, cesaret isteyen çok cüretli bir proje anlamına geliyor. “Bence böyle olacak” demenin bir anlamı da yok. Dünyanın sayılı üniversitelerine danışmanız gerekir değil mi? Gelecek yüzyılda yaşanacak su savaşı raporlarını hatta hangi bölgelerde ne ölçekte olacağını, tıp alanında devrimler yaratacak CRISPR genetik düzenlemelerini, nano robot ameliyatları yakın gelecekte hayatımıza girecek otonom araçları kapsayan yasal düzenlemeleri ve sigorta sistemini, enerji kaynağı dönüşümlerini, insan beynini etkileyen sesleri, her şeyi bilimsel kaynaklardan okuyup iyice anlamanız gerekiyor.

Bu uğurda blok zincir uzmanı olacak kadar çok kripto para makalesi okumak zorunda kaldım. Bunun ödülü, gelecek yüzyılın tarih bilimini kurgulayabilmem oldu. Blok Zincir Tarih.

Kitap yazmak, öğrenmenin en zorlu ama en verimli yolu. Sadece teknolojiyi anlatmak değil. Empati kurabilmek, dünyada yaşarken başka bir insanın ayakkabılarını giyip yol almak demektir. Bir başkasını kınamak, ötekileştirmek bu zamanın büyük hastalığı emin olun insanlık bunu aşacak.

Starbul’un hedeflerinden biri buydu. Kitapta çok farklı inanışları, düşünceleri yaşam şekilleri olan insanlar var. Bu insanların dünya görüşleri zamanın değişimi ile ilerlemiş. Evet, yine bizden insanlar bu toplumun fikri evrilişinin sonucu olarak karşımıza çıkıyorlar. Kimilerini yazarken sevdim, kimilerini açık söyleyeyim pek sevmedim. Bugünkü hayatımda olduğu gibi.

Kitabı yazarken müzikler dinliyordum. Herkes bir şeyler dinler Spotify, Youtube, Apple Music gibi. Böylece kitapta her önemli bölüme bir müzik parçası eşlik etti. Kimi zaman bir insan seçti, kimi zaman bir yapay zeka.

Teknoloji aynı zamanda mesleğim olduğu için bu şarkıları okuyanların aynı anda dinleyebilmesi için bir de Spotify listesi yaptım.

Daha önce Haruki Murakami romanlarında gördüğüm bu güzel tutkuyu Türk Edebiyatı’nda da belirginleştirmekten keyif aldım. Bilirsiniz Murakami’nin çok büyük bir plak koleksiyonu ve müthiş bir müzik kültürü vardır.

“Starbul genel olarak ne anlatıyor?” Bana en çok sorulan soru. 100 yılı, bir iki cümle ile anlatmanız mümkün mü? Gabriel García Márquez en ünlü romanlarından Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazdığında anlattıklarını bir iki cümleye sığdırması çok zordu. Çok insan, çok olay ve hepsini bağlayan tek bir olay örgüsü.

Unutmadan, kitaptan küçük bir bölümü dinlemek ister misiniz? Ses sanatçısı Yalçın Altın muhteşem yorumu ile hemen ilk bölümlerden okuma yaptı, buradan dinleyebilirsiniz. Okuma keyfinizi etkilemeyecektir.

Starbul evreninde keyifli bir okuma yolculuğu diliyorum.

 

Süleyman Sönmez
Akademik Yazılım Uzmanı
Terakki Vakfı