Terakkililer Danimarka’da “İnsan Hakları” ve “Ayrımcılık” Üzerine Sunum Yaptı

2205

Levent Yerleşkemizden GIN (Global Issues Network) Kulübü öğrencilerimiz, 7 – 11 Kasım tarihleri arasında Danimarka’da International School of Copenhagen tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen uluslararası GIN konferansına katıldı. Öğrencilerimiz bu konferansta “İnsan Hakları” ve “Ayrımcılık konuları hakkında iki sunum yaptı.

GIN konferanslarıyla dünya meseleleri hakkındaki farkındalıklarını artıran öğrencilerimiz, bu yılki konferansın ana konuları üzerine yaptıkları araştırmaları konferans süresince paylaştılar.

Öğrencilerimizden Mustafa Oğuz Aksoy (Fen 11A), Elif İnci Öztürk (Fen 11A), Barış Çömlek (Fen 11A), Ayşe Zeynep Kalfaoğlu (Fen 10A) ve Ece Aysal (Fen 10A) insan hakları ile ilgili yaptıkları sunumda örnekler ve istatistiki bilgilerle yer vererek, 21. Yüzyılda insan haklarının ihlalini gözler önüne serdiler. Başar Aslan (11G), Yağmur Özkardeş (10C), Mehmet Emre Durmuş (10F IB), Rana Furunci (10 G IB) ve Christopher Dougles Deniz Jones (10 G IB) ise konferansta “Ayrımcılık” ana başlığı altında medyayı ve iş hayatını mercek altına alarak, konuyla alakalı çözüm önerileri sundular.

Konferansın ilk günü, THE WHY Foundation adlı insan hakları hakkında belgesel filmler çeken bir vakfın yetkilisi Natalie Collins’in ilham veren konuşmasıyla başladı. Collins, konuşmasında dünyamızda insan hakları ihlallerine değindikten sonra vakıflarının neden çalışma alanı olarak belgesel film yapımcılığını üstlendiklerini anlattı. Sinemanın gücünü de anladığımız konuşmasında, öğrencilerimiz Atatürk’ün sinema ile ilgili söylediği şu sözleri anımsadı: “Sinema, dünyanın en uzak uçlarında oturan insanların birbirlerini tanımalarını, sevmelerini temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görüş, görünüş farklarını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır.

Konuşmacılardan ikincisi Student Refugees adlı kurumdan Ellen-Margrethe Dahl-Gren idi. Gren, konuşmasında Danimarka’daki mülteci öğrencilerin yaşamlarını kolaylaştırabilmek ve bu öğrencilerin Danimarka eğitim sistemine en sağlıklı şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olabilmek için neler yaptıklarını anlattı. Öğrencilerimiz bu sunumdan da çok etkilendiler. Özellikle dünyada en çok mülteciyi barındıran ülkenin vatandaşları olarak bu konuyla ilgili bizler neler yapabiliriz diye düşünmeye başladılar ve bu durumu kulüp çalışma saatlerinde detaylandırmaya karar verdiler.

Üçüncü konuşmacı Danimarka Öğrenciler Birliği Sendikası’ndan (Danish Student Association) Marie Kaltoft oldu. Kaltoft, konuşmasında lise ve üniversite öğrencilerinin sendikalı olarak haklarını nasıl savunduklarını ve ülkelerinin eğitim şartlarını nasıl geliştirdiklerine dair örnekler verdi. Bu konuşmada henüz lise çağında olan gençlerin de isterlerse ne gibi değişimlere öncü olabileceklerinin gözler önüne serilmesi bakımından öğrencilerimiz için ilham vericiydi.

Konferansın ilk günü, fotoğraf sanatçısı Sasja van Vechgel’ın Endonezya’da trans bireyler hakkında gerçekleştirdiği projesinin sunumu ve sonrasında da çektiği fotoğraflardan derlediği belgesel filminin izlenmesiyle son buldu.

Konferansın ikinci günü, A21 adlı kuruluştan Nina Hyldgaard’ın konuşmasıyla devam etti. Dünya üzerinde halen yaşanmakta olan köleliği, insan kaçakçılığını çarpıcı rakamlar ve istatistiki bilgiler paylaştı. Özellikle her birimizin nereden geldiğini ya da ne şartlarda üretildiğini bilmeden kullandığımız cep telefonu, kot pantolon, spor ayakkabı gibi eşyaların arkasındaki esareti öğrenmek öğrencilerimizi derinden sarstı. Aynı kuruluşun hazırladığı “Esaret/Kölelik Ayak İzinizi Öğrenin” adlı ankete katılan öğrencilerimiz, aldıkları sonuçlarla ciddi bir farkındalık yaşayıp, daha bilinçli tüketiciler olmaya karar verdiler.

Sonra, Rwanda soykırımından kaçıp mülteci olarak İngiltere’ye sığınan Safe Refuge Rwanda adlı derneğin kurucusu Marie-Christine Nibagwire yaşadığı süreci anlatırken, mülteci hakları hakkında da dinleyenleri bilgilendirdi.

Ardından, Birleşmiş Milletler Resmi Merkez Binası’na düzenlenen turla ikinci gün sona erdi.  Bu turda öğrencilerimiz, Birleşmiş Milletler yetkililerine “Mülteci hakları ve dünyadaki mülteci sorunu” hakkında bir sunum yaptılar.

Konferansın son konuşmasını Human Rights Watch adlı derneğin yetkilisi Jonathan Pedneault gerçekleştirdi. Pedneault, konuşmasında derneklerinin tüm dünyada insan hakları ihlallerinde nasıl harekete geçtiklerini ve 400’ü aşkın insan gücü ile tüm dünyada avukat, doktor ya da gazeteciler gibi profesyoneller olarak ne gibi başarılara imza attıklarını aktardı.

Öğrencilerimiz, konferans deneyimleriyle ilgili şu görüşleri paylaştı;

Ayşe Zeynep Kalfaoğlu (10 FenA):

Danimarka GIN konferansı benim için kesinlikle hayatımda kendimi geliştirmeye dair attığım en güzel adımdı. Türkiye’ye birçok şey hakkında farkındalığımı artırarak döndüğümü hissettim. Kopenhag’dan döndükten sonra olaylara bakış açımın değiştiğini, ufkumun genişlediğini, sorunlara artık daha çözüm odaklı yaklaştığımı düşünüyorum. Bu konferansın bana kattığı en değerleri şeylerden birisi Dünya üzerindeki birçok insanın nasıl bir amaç uğruna birleşebildiğini görmüş oldum. Diğer ülke ve kültürlerden insanların düşüncelerini dinledim ve kendi düşüncelerimi paylaşma fırsatı buldum. Kısacası GIN beni daha bilinçli ve özgüvenli bir insan haline getirdi.

Elif İnci Öztürk (Fen 11A):

Danimarka benim katıldığım diğer iki GIN konferansı sunumlarımdan farklıydı. Ben kişisel olarak daha çok aksiliklerle karşı karşıya kaldım ama bunlar bana çok şey kattı. Sunum esnasında yaşanan aksaklıklar bana kriz yönetimi konusunda çok büyük bir tecrübe oldu. Onun dışında gelen konuşmacılar çok ilham vericiydiler ve beni her konuda çok etkilediler. İçinde oldukları ve yaptıkları projeler çok önemliydi. Bu sunumlardan alabildiğim kadar çok şey almaya çalıştım. Danimarka benim için çok değerli bir tecrübe oldu.

Ece Aysal (10 FenA):

Danimarka benim için harika bir tecrübeydi. Konferans ve konferans sonrasındaki ben kıyas kabul etmez. İnanılmaz bir bilgi ve farkındalık yaşadım. Bana ilham kaynağı olan konuşmacılar dinledim ve “Ben de bir şey yapmalıyım.” dedirten şeyler duydum. Asla tarif edilemez bir deneyim yaşadım ve bu tecrübeyi herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyorum.