Özgürlüğe Giden Yol

2592

Terakkili gençler, Terakki Birikimini Paylaşıyor Programı içinde yer alan ve bu yıl ki teması “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” olan “Düşle Düşme” adlı sosyal sorumluluk projemizin Yaratıcı Yazarlık (Edebiyat) Atölyesi’nde Cemil Türker Ortaokulu’ndan öğrencilerle çeşitli öyküler yazdı.

Tepeören Yerleşkemizden lise öğrencimiz Cansu Köseoğlu (10A), “masallar ve bize dayatılan güzellik kalıpları” dedi, Cemil Türker Ortaokulu’ndan Edanur Coşkun (7C) ve Furkan Sevingen (7A) ise o kalıpları yıkarak “Özgürlüğe Giden Yol” adlı aşağıdaki öyküyü oluşturdu.

Özgürlüğe Giden Yol

Günlerden bir gün sarayında oturan güçlü, yakışıklı bir padişah varmış. Bu padişah kibriyle bilinirmiş. Padişahın karısı ise diğer tüm kadınlar tarafından güzelliği nedeniyle kıskanılırmış. Ela gözlü, sarı saçlı, uzun boylu kusursuz bir kadınmış ama içten içe kendisini başkalarına beğendirmeye çalışan biri olduğunun farkındaymış. Sarayda onu gören güzelliğinden etkilenip dönüp bir daha bakıyormuş. Padişah onun saraydan dışarı çıkmasına izin vermezmiş. Günlerini sarayda saray işleri ile ilgilenerek ve sürekli güzelliğiyle öne çıkarak geçirirmiş.

Sarayda sürekli güzel olma zorunluluğunun yarattığı baskılardan bıkmış. Baskılara dayanamayıp geceleri sarayın arka bahçesinden kaçarak köye gidiyormuş. Saraydan kaçarken makyajını temizler, o şaşalı elbiselerini çıkarır ve günlük kıyafetlerini giyermiş. Saraydan çıktığında kendisi olduğunu hissedermiş. Köylüler onunla arkadaşlık kurup birlikte iyi vakit geçirirmişler, geçirdiği her dakikadan mutlu olurmuş. Çünkü insanlar onu olduğu gibi severmiş. Saraya her geri döndüğünde kısıtlamalarına da geri döner yüzündeki çilleri makyajıyla kapar ve şaşalı kıyafetlerini tekrar giyermiş. Sarayda kimse ile çok yakın arkadaş olamıyormuş. Çünkü herkes onu kendisi olduğu için değil, güzel olduğu için seviyormuş.

Bir gün saraydan kaçarken padişaha yakalanmış. Padişah ona nereye gittiğini sormuş ve kadın şöyle demiş:

-“Ben artık olduğum gibi yaşamak istiyorum. Ben artık bu kalıpların içinde yaşamaktan sıkıldım.”

Padişah bu sözlerin karşısında şoka uğramış ve diyecek bir şey bulamamış. Gitmesine izin vermiş. Köye giden prenses o günden sonra bir daha saraya dönmemiş. Köyde kimse padişah kadar kibirli değilmiş, kimse onu kıskanmıyormuş. Herkes birbirine yardım ederek dayanışma içinde yaşıyorlarmış. Prenses kalıplarını kırdığı için, kendisini başkalarına beğendirme zorunluluğunda hissetmediği için, onu seven ve onun sevdiği insanlarla özgür bir şekilde yaşadığı için geri kalan hayatını mutlu mesut geçirmiş.