Liseli Gençler İklim Değişikliğinde Jeomühendislik Çözümlerinin Etik Boyutunu Tartıştı

1801

Her iki yerleşkemizden lise Felsefe, Çevre ve Tarih kulübü öğrencilerimiz, 25 Aralık Cuma günü çevrim içi olarak “Çevre Etiği” Atölyesi gerçekleştirdiler.

Öncelikle, Dünya Felsefe Günü bağlamında, 1 – 11 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilen 3 ayrı oturumda, Levent yerleşkemizde 10. sınıftan gönüllü öğrencilerimiz atölyenin ilk aşamasını yürüttüler: Ilgar Çapkın (10A), Ecem Doğa Can (10E) ve Lal Çalıkoğlu (10E), Beril Demirbilek (Fen 10), İpek Ünlühan (Fen 10),  ve Ceyda Sürmeli’nin (Fen 10) katıldığı atölyede öğrencilerimiz, “Batı ve Doğu mitolojilerinde ejderha metaforları”nın nasıl ele alındığını incelediler. Ejderhanın her iki uygarlıkta da “doğa”yı temsil ettiği çıkarımına ulaştıktan sonra, Batı ve Doğu’nun doğayla ilişkilerini nasıl kurguladığını keşfettiler: Ejderha figürünün Batı mitoslarında, “insanın kendisini doğanın efendisi olarak konumlandırdığı ve uygarlığın güçlü olması için doğayı yenmesi ve yok etmesi gerektiği fikrinin hakim olduğu”,  Doğu mitoslarında ise “insanın doğanın bir parçası ve doğanın kendisi ile uyum halinde yaşaması gereken bir varlık olarak görüldüğü” sonucuna ulaştılar.

Gezegenimizin bugün yaşadığı var olma sorunlarının aslında “insan doğası”ndan değil, Batı’nın doğayla ilişkisinin son 200 yılda dünyaya hakim olmasından ve insanın doğa tahribatından kaçınmayan bir yaşam kurmasından kaynaklandığını not ettiler.

Atölyenin ikinci aşamasında, bugün Batı mitoslarının bizi getirdiği dünyada, “doğanın efendisi olma” bakışının ekolojik sorunlarımıza çözüm arayışlarında bile karşımıza çıkabildiğini görerek, jeomühendislik (iklim mühendisliği; dünyayı iklim felaketinden kurtarmak için mühendislik yöntemleriyle iklime, atmosfere müdahale etme) çalışmalarını incelediler ve bunların etik boyutları üzerine, Naomi Klein’ın İşte Bu Her Şeyi Değiştirir kitabından okuma yaparak bir tartışma yürüttüler.

Yürüttükleri tartışmaları, çıkardıkları soruları bir sunum haline getirdiler ve diğer Sosyal Bilimler kulüplerimizdeki (Çevre ve Tarih kulüpleri) arkadaşlarıyla paylaşıma hazır hale getirdiler.

***

Atölyenin ikinci oturumunda, 25 Aralık Cuma günü kulüp saatinde her iki yerleşkemizden Tarih, Çevre ve Felsefe Kulübünden 65 öğrencimiz bir araya geldiler.

Tartışmamızın moderatörlüğünü yürüten öğrencimiz Ecem Doğa Can (10E); iklim krizinin, yaşadığımız yüzyılda, insanlığın karşı karşıya kaldığı Covid-19 krizinden daha yıkıcı ve geri dönüşü olmayan sonuçlarının olacağına dikkat çekerek iklim krizi ve buna bağlı olarak yaşadığımız çevre sorunlarının temellerinin insanlık tarihi kadar eskiye götürülebileceğini ifade etti.

Lal Çalıkoğlu (10E) ise atölye sunumunu etkinliğe katılan diğer kulüp arkadaşlarıyla paylaştı. Küresel iklim krizinin temel nedeninin, “insanın doğanın efendisi olduğu” bakışının ısrarla sürdürülmesi olduğunu belirtti. Bu bakış açısının tarihsel gelişimini anlamak adına etkinlikte yer alan arkadaşlarına “İnsanlık tarihini düşündüğümüzde hangi kritik eşikler insanın doğa ile olan ilişkisini şekillendirmesinde rol oynamıştır?” sorusunu yöneltti. Etkinliğe katılan öğrencilerimiz verdikleri cevaplarda tarım ve sanayi devrimleri, teknolojinin gelişimi, kapitalizm ve buna bağlı olarak kitlesel üretimin yaygınlaşmasını belirleyici eşikler olarak saydılar.

Tartışmamızın ikinci bölümünde, jeomühendislik projelerini tanıtan Lal, bu projelerin birçok bilim otoritesi tarafından sıcaklık artışında yapılacak bir şey kalmazsa başvurulacak “acil kaçış yolu” olarak tanımlandığını belirtti. Başka birçok bilimsel ve aktivist çevrenin; “kanaatten değil, çaresizlikten ortaya konmuş bir seçenek” gibi gösterilen jeomühendislik önerilerinin neoliberal sistemin aynen devam etmesine neden olacak olan “emisyonlara aynen devam edebiliriz” tehlikeli ve yaygın algısını beslediğini vurguladığını söyleyip arkadaşlarına “Sizce bu algıyı güçlendirmek etik bir sorun mudur?” sorusunu yöneltti.

Daha sonra, Pinatubo yöntemi uygulanırsa dünyanın tamamını kurtarma şansı olmadığını; örneğin, Kuzey yarımkürede yapılırsa, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki yağışları olumlu etkilerken, Afrika’nın ekvator bölgesinde ve Güney yarımkürede ciddi bir kuraklığa yol açacağının öngörüldüğünü belirtti. Bu konuda arkadaşlarına iki soru yöneltti: “Hangi yarımkürenin kurtarılacağına kim karar verecek?”, “Küresel fosil yakıt şirketlerinin kar etmeyi sürdürmesi için, iklim krizinin yükünün dünya yoksullarının üzerine yıkılması planlanıyor. Bu etik bir problem değil midir?”

Lal ayrıca, Bill Gates gibi mucitlerin hayranlıkla izlendiğini ve “iklim krizi gibi büyük bir küresel soruna ancak büyük dâhilerin çözüm üretebileceği fikrinin çok yaygın” olduğunu belirtip, “oysa onlar kumar oynuyor” dedi. Bu başlıktaki tartışma soruları ise şunlardı: “İnsanlık kaderini bu kadar riskli bir projeye bağlamalı mı?”, “İnsanlık kaderini “birilerinin hayal gücüne, önceliklerine” bırakmalı mı?”, “Büyük sorunları büyük yapılar mı, halklar mı çözebilir?”

Son olarak, gençler sözü kendilerine de getirdiler: “Fosil yakıtlardan vazgeçmeden, doğayı yok etme pahasına üretim fikrinden vazgeçmeden, konforlu alanlarımızı, yaşam biçimlerimizi ve alışkanlıklarımızı değiştirmeden iklim krizi sorununa çözüm üretebilir miyiz?” sorusunu tartıştılar.

Öğrencilerimiz insanlığın yaşam biçimini, üretim ve tüketim biçimlerimizi değiştirmeden olası teknolojik çözüm önerilerinin, iklim krizi sorununun çözümünden ziyade, beraberinde çok daha büyük sorunları doğuracağı fikrine ulaştılar.

Her iki yerleşkemizden Sosyal Bilimler kulüplerinin öğrencileri, koşulların zorluğunu bir avantaja çevirerek bir araya geldiler ve nitelikli ve keyifli tartışmalar yürüttüler.