Özel Saint-Michel Fransız Lisesi’nin bu yıl sekizincisini düzenlediği ‘‘Güncelle Masal ve Hikâye Yarışması’’na katılan öğrencimiz Mina Güleç (11IBI), “Bloggerlar ve Pamuk Prenses” adlı masalıyla 39 eser arasından mansiyon ödülü aldı.
Öğrencimizin “Bloggerlar ve Pamuk Prenses” adlı masalının tam metni:
Bir varmış bir yokmuş; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyük bir şehirde ‘‘Pamuk Prenses’’ adında genç ve güzel bir kız yaşarmış. Pamuk, yalnızca doğal güzelliği ile değil aynı zamanda teknolojiye olan ilgisiyle de tanınırmış. Annesi vefat ettiğinde, babası başka bir kadınla evlenerek onu kraliçe ilan etmiş. Üvey anne, güzellik takıntısı olan biri olup her gün sosyal medya üzerinden “mükemmel” yaşamını sergileyerek dikkat çekmeye çalışırmış. Fakat büyük bir sorun varmış: Pamuk, doğal güzelliği ve zekâsıyla her geçen gün biraz daha tanınıp bir fenomen haline gelirken, üvey anne bir türlü dikkat çekmeyi başaramıyormuş.
Üvey anne, her sabah telefonu elinden düşürmeden en yeni filtrelerle ‘‘selfie’’ler çeker, sosyal medyada “#QueenLife” etiketini kullanarak gösteriş yaparmış. Fakat her geçen gün, Pamuk’un doğal güzelliği üvey annesinin güzelliğine gölge düşürmüş. Bir gün, adını “Ayna” koyduğu yapay zekâ ile her zaman yaptığı gibi görüntülü konuşurken klasik sorusunu sormuş:
-Ayna, ayna, söyle bana, kim en güzel influencer bu dünyada?
Yapay zekâ ona her zamankinden farklı bir cevap vermiş:
-Sen güzelsin ama Pamuk Prenses senden daha güzel. Hem de hiç filtre kullanmadan. Onun içi de güzel dışı da.
Bu cevap karşısında üvey anne küplere binmiş. Pamuk’un güzelliği ve sosyal medyada hızla popülerleşmesini kıskanmış. Bu arada da Pamuk, “#DoğalGüzellik” temalı paylaşımları ile takipçi sayısını katlayarak artırıyormuş. Üvey anne, bu durum karşısında dijital dünyadaki tahtını kaybetmekten korkarak Pamuk’u ortadan kaldırmak için bir plan yapmış. Ancak bu kez eski yöntemlerle değil, dijital bir çözüm kullanarak onun icabına bakacakmış.
Ertesi sabah üvey anne, Pamuk’un yanına gidip şöyle demiş:
-Pamuk, uzun zamandır çok yoruluyorsun. Neden biraz temiz hava alıp ormanda yürüyüş yapmıyorsun? Hem bu yeni yürüyüş uygulamasını denemek istersin. Ormanın derinliklerinde harika bir rota var, GPS ile takip edebilirsin.
Pamuk, telefonundaki ‘‘Google Maps’’i kontrol ederek bu yeni rotayı bulmuş ve biraz da kafasını dinleyebilmek amacıyla ormana gitmeye karar vermiş. Üvey anne ise sinsi planını uygulamaya başlamış. Pamuk, ormana gider gitmez üvey anne hemen bir hacker tutacak ve Pamuk’un dijital varlığını yok edecekmiş.
Pamuk, ormanda yürürken telefonunun bataryası hızla tükenmiş ve farkında olmadan kendini ormanın derinliklerine bulmuş. Bu sırada karşısına yedi küçük insan çıkmış. Bunlar, her biri farklı alanlarda ünlü olan “Yedi Blogger”mış. Her biri para kazanmak için sosyal medyada içerik üretiyormuş.
İlk blogger kendisini tanıtmış:
-Ben ‘‘Güzellik Blogger’’ı. Doğal güzellik ve cilt bakımı üzerine içerikler üretiyorum ve güzelliğin nasıl korunacağı ile ilgili bilgiler veriyorum.
İkinci blogger, kendini tanıtarak devam etmiş:
-Ben ‘‘Moda Blogger’’ı. Şıklık, stil ve güncel trendler hakkında içerik üretiyorum. Bu arada çok şıksın prensesimiz.
Pamuk Prenses şaşkın ama mahcup bir ifadeyle sormuş:
-Çok teşekkür ederim ama beni nereden tanıdınız?
Üçüncü blogger devam etmiş:
-Sizi bu ülkede tanımayan yok ki prenses. Hem krallığımızın hem de sosyal medyanın prensesisiniz. Bu arada ben de ‘‘Seyahat Blogger’’ı. Dünyanın dört bir yanını gezerek seyahat deneyimlerimi paylaşırım.
Geriye kalan dört blogger da kendilerini kısaca tanıtmış:
-Ben ‘‘Teknoloji Blogger’’ı.
-Ben ‘‘Fitness Blogger’’ı.
-Ben de ‘‘Sağlıklı Yaşam Blogger’’ı.
-Son olarak ben kaldım. Ben de “Yemek Blogger’’ı.
Pamuk, Yedi Blogger ile karşılaştığına şaşırmış. Her biri kendi alanında çok yetenekli ve popülermiş. Yedi Blogger, Pamuk’u, evlerinde ağırlamış. Pamuk, kendini onlara karşı mahcup hissettiğinden teşekkürlerini sunmak adına onlara yemek hazırlamayı teklif etmiş. Yemeği hazırlarken bloggerların tavsiyelerini dinlemiş. Bloggerlar, Pamuk’a dijital dünyada güvende kalabilmesi için bazı fikirler vermiş. Pamuk, telefonunun şarj olmasını beklerken Yedi Blogger da ev işleriyle ilgilenmişler; ancak Pamuk’un telefonu açılır açılmaz çok kötü bir şey olduğunu anlamışlar. Üvey annesinin kiraladığı hacker, Pamuk’un tüm hesaplarını ele geçirmiş ve tüm paylaşımlarını silip onun verilerini çalmış.
Pamuk’un ne kadar üzüldüğünü gören Yedi Blogger, yardım getirmek üzere evden çıkmış ve Pamuk’a, kapıyı kimseye açmaması için tembihte bulunmuşlar. Birkaç saat geçtikten sonra kapı çalınmış. Prenses, Yedi Blogger’ın geldiğini düşünerek kapıyı açmış. Karşısında yaşlı bir kadın duruyormuş. Kadın, elinde albenili bir şişenin içinde bir sıvı taşıyormuş ve gülümseyerek Pamuk’a yaklaşmış:
‘‘Merhaba Prenses. Ben kendi halinde, yaşlı bir kadınım. Bu içeceği sana vermek istiyorum. Bu içecek, sana tüm sorunlarını unutturup rahatlamanı ve kendini daha iyi hissetmeni sağlar. Üstelik zihin yorgunluğuna da iyi gelir. Şifacı olduğumdan biliyorum” demiş prensesi ikna etmeye çalışarak.
Pamuk, kadının sözlerini duyduktan sonra, bir an şüpheyle kadına bakmış ve prenses olduğunu nereden bildiğini merak etmiş. Tam bunu yaşlı kadına soracakken yeni dostlarının yabancı kişilere güvenmemesini söyledikleri aklına gelmiş. Pamuk, kadından şüphelenmiş ve elindeki şişeyi istemiş. Şişeyi eline aldığında kadının gözleri parlamış. Cebinden telefonunu çıkarmış ve şişenin etiketini telefonuna taratmış. Ekranda hemen bir güvenlik uyarısı belirmiş: “Zehirli içecek tespiti.” Pamuk, kadının kötü niyetli olduğundan emin olmuş. Yaşlı kadının ise yüz ifadesi değişmiş ve ona içeceği içirebilmek için daha ısrarcı olmaya başlamış.
“İçmezsen, kendini kötü hissedeceksin. Zihnini rahatlatman gerek. Sadece sana yardımcı oluyorum!” diyerek içeceği bir hışımla prensesin elinden almış ve Pamuk’un ağzına yaklaştırmış. Pamuk her ne kadar dirense de kadın birkaç damlayı zorla ona içermeyi başarmış. Bir süre sonra Pamuk’un gözleri kararmaya başlamış ve kendini bitkin hissetmiş. Neyse ki bayılmadan önce son bir şey yapmış: Yedi Blogger’a mesaj göndermiş ve telefonunu kilitlemiş. Kadın, Pamuk’u baygın bir şekilde yerde bırakmış ve kahkahalarla oradan uzaklaşmış. Yedi Blogger, mesajı alır almaz aceleyle eve dönmüşler. Yerde baygın bir şekilde yatan Pamuk’u koltuğa taşımışlar. Bloggerlar yanlarında getirdikleri beyaz şapkalı hacker ile Pamuk’un telefonuna bakmış ve ona tuzak kuran hacker’ın dijital izlerini takip ederek bu kötülüğü yapanın kim olduğuna ulaşmışlar. Hacker’ın bir kadınla olan yazışmalarına erişmişler ve bu kadının kimliğini çözmeyi en sonunda başarmışlar. Pamuk’un tüm sosyal medya hesapları eski haline dönmüş. Hacker’ın, üvey annenin gizli hesabı üzerinden yapılan işlemlerle bağlantılı olduğu ortaya çıkmış.
Bu sırada, Sağlıklı Yaşam Blogger’ı, Pamuk’u kendine getirmek için özel karışımından oluşan ilacı prensese içirmiş fakat prensesin uyanması biraz zaman alacakmış. Prensesi dinlenmesi için saraya götürmüşler ve üvey annesinin gerçek yüzünü tüm sosyal medyaya yaymışlar. Pamuk’a hayran olan ve onu sosyal medyadan takip eden Prens, sosyal medyada gezerken olayı öğrenmiş ve prensesi ziyaret etmek için krallığa gelmiş.
Prenses uyandığında Prens ve Sağlıklı Yaşam Blogger’ı başucunda bekliyormuş. “Ne oldu? Neredeyim?” diye sorgulamış prenses. Prens, “Her şey yolunda. Üvey anneniz sizin arkanızdan iş çevirmiş ve başarınızı kaldıramamış. Fakat merak etmeyin. Gerekeni yaptım ve onu krallıktan sürdüm.” Prenses şaşırarak Prens’e bakmış:
-Sizi tanıyor muyum?
Prens cevaplamış:
-Henüz değil. Ben, sizi ziyarete gelen bir Prens’im. Aynı zamanda sıkı bir takipçinizim. Daha birbirimizi tanıyacak çok zamanımız var, siz dinlenin.
Gel zaman git zaman, Prens ile Pamuk Prenses birbirlerine aşık olup evlenmişler. Yedi Blogger da nikah şahitleri olmuş. Kırk gün, kırk gece düğün yapmışlar. Ardından bir “after party” yapıp Yedi Blogger’la birlikte canlı yayın açmışlar. Böylelikle Pamuk Prenses, Prens, ve Yedi Blogger mutlu mesut yaşamışlar. Üvey anne ise yaptığının yanlış olduğunu ve asıl önemli olanın popülerlik değil, iç güzellik ve gerçek sevgi olduğunu çok sonradan anlamış. Fakat artık her şey için çok geçmiş.
Gökten üç elma düşmüş; biri anlatana, biri dinleyene, biri de iç güzelliğin ve sevginin önemini bilenlerin başına.
Mina Güleç (11IBI)