Öğrencimizin “29 Ekim” Temalı Kompozisyon Yarışması Başarısı

107

İstanbul Valiliği tarafından düzenlenen “29 Ekim Cumhuriyet” temalı kompozisyon yarışmasında, Levent Yerleşkesi öğrencimiz Zeynep Usta (11A) “Uzun Bir Hikâye, Sonsuz Bir Tablo ‘Biz Cumhuriyeti Böyle Kazandık” isimli kompozisyonu ile Beşiktaş ilçesinde ikincilik ödülü kazandı.

Öğrencimizin “Uzun Bir Hikâye, Sonsuz Bir Tablo ‘Biz Cumhuriyeti Böyle Kazandık” adlı kompozisyonunun tam metni:

UZUN BİR HİKÂYE, SONSUZ BİR TABLO “BİZ CUMHURİYETİ BÖYLE KAZANDIK”

Uzun, upuzun bir hikâye anlatmak istiyordum sizlere. “Biz Cumhuriyeti Böyle Kazandık”ın hikâyesini. Hikâyeler yazıyla ya da  sözle mi anlatılır sadece? Anlatıcı, kimi zaman ozan olur, kimi zaman Dede’m Korkut. Kimi zaman şair, kimi zaman yazar, bazen de ressam. Güz mevsimi baharın gittiğinden habersiz sabahın ilk saatleri güneşi konuk ederken salonuma, ben de  resim fırçasını elime alıp  “Yeniden Doğuşu” resmetmenin tatlı telaşına kapıldım. Okumaya, dinlemeye doyamadığım bir destanı, vatan destanını memleket sevdamla harmanlayıp tablo haline getirecektim. Paletim memleketimin renkleriyle; mavinin, sarının, yeşilin tonlarıyla bezenmişti. Derin bir soluk alıp gökyüzünü göğsüme doldurdum. 

Bu ilk  heyecanla ellerim benden bağımsız  hareket etti ve  bembeyaz tuvalin üzerine kirli fırçadan gri, siyah lekeler oluştu. Sanki yeni yeni tutmaya başlamış karın üzerine çamur bulaşmıştı. Beyaz ile siyahın zıtlığı karanlığın zulmünün zaferiydi sanki.  Beyazın üstüne çöken bu kara bulut,  umudu, mutluluğu,  özgürlüğü ve tüm hayalleri sömürmüştü. Ansızın dudaklarımdan  şu dizeler  döküldü:

 “Sabahleyin/Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim/Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde/Eliniz beyazken uzatın isterim/Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim.” 

Bu umutla önce mavi kapladı yeryüzünü, gökyüzünü sonra  sarı. Kara bulutları yok ederek baş köşeye yerleşti hiçliğin arasından sızan ve etrafı aydınlatan bu sarı ışık. Umudun ve sonsuz güvenin ulakçısıydı adeta. Memleketimin ufuklarını boğan “Sis”in içinde ilerlerken çıkışı bulmak için ileriden süzülen bu ışığı takip ettiğimde,  bir çift mavi göz kadar aydınlık olan  masmavi bir sonsuzlukla karşılaştım. O engin bakışlardan; kararlılık, irade, güç, cesaret yayıldı tüm benliğime. Güçlendim, umutlandım, tazelendim; mavilendim.

Ve birden fırçam renklerin  ahengiyle “Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden/Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin” bu dizelerle dile geldi, sevinçle raks etti. Masmavi bir gökyüzünde  güneş ufukta yeniden doğdu. Doğa uyandı, fidanlar büyüdü, ovalarda başaklar rüzgârın türküsüne  eşlik etti. Yeniden doğuş için Doğu’da, Batı’da, Kuzey’de, Güney’de; Anadolu’nun her bucağında, her ocağında Mustafalar, Kemaller, Mehmetler, Elifler, Halideler omuz omuza durdular; kol kola verdiler. Bu andan itibaren karşımdaki tuvalde bir şenlik başladı. Önde bir okul, okulun önünde  öğretmen  ve öğretmenlerine hayranlıkla sorular soran kız ve erkek öğrenciler belirdi ansızın. Gökyüzünde pilot, adliyede bir hakim, şantiyede mühendis, laboratuvarda deney yapan genç kız, fabrikada işçi, tarlada köylü bu şenliğe eşlikçi oldular.

Fırçamın tuvalle buluştuğu anlarda anlamıştım sarının, mavinin, yeşilin büyüsünü, çok renkli, çok sesli olmanın gücünü. Küçücük  bir umudun karanlığın bileğini bükeceğine hep inanmıştım. Fırçamın mucizesiyle nice 29 Ekimleri, 23 Nisanları, 19 Mayısları müjdeleyen göz kamaştırıcı rengârenk bir manzara canlandı. Ve “Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister” sözünün ilhamıyla yeniden doğuşun  uzun hikâyesi “Biz Cumhuriyeti Böyle Kazandık” adlı sonsuz bir tabloya dönüştü. 

 Zeynep Usta (11A)