Nazlı Uğur Köylüoğlu (Terakki 2013) ile “Çok Yönlülük” Üzerine…

6495

Ortaokulumuzdan 2013 senesinde birincilikle mezun olan Nazlı Uğur Köylüoğlu’yla, Stanford Üniversitesi’ndeki öğrenim yolculuğuna başlamadan önce 5 Eylül’de söyleşmek üzere bir araya geldik. Terakki eğitimi ve kültürünün, ona ve yaşamına neler kattığını konuştuk.

Terakki’de geçen ilkokul ve ortaokul yıllarını düşündüğünde Köylüoğlu; okulunda onu en çok etkileyen şeyin, öğrencilerin çok yönlü yetişmesine verilen önem olduğunu dile getirdi. Hala önceliklerini belirlerken, “Kendimi nasıl geliştiririm?” sorusunu sorarak hareket ettiğini ve bunu Terakki’de öğrendiğini ifade etti: “Sistemin belirlediği öncelikler var; kendi belirlememize çok izin vermezken Terakki bizim önceliklerimizi belirlememize izin veriyordu.”

Ardından, şu sözleri paylaştı; “Genelde öğrencilerden, tüm zamanını test çözmeye ayırmaları için hobilerini bırakmaları bekleniyor. Ben ortaokul son sınıftayken, arkadaşlarımla boş olabildiğimiz zamanlarda resim bölümüne giderdik. Orada bilişim teknolojileri bölümünün sağladığı elektronik atıklarla Munch’un, Van Gogh’un resimlerini canlandırır, posterler yapardık. Burada, sınavlarda iyi puan almak ön planda değildi. Öncelikler; çok yönlü olmamız ve kendimizi geliştirmekti. Şu an farklı okullardan arkadaşlarıma bile hala söylüyorum; ‘Herkes çok test çözerdim.’ derken, ‘Biz bütün dönem resim projesi yapıyorduk.’ diyorum. Yaptığımız bir resim projesi hala okulun duvarında duruyor. Hala orda olması da çok hoşuma gidiyor. Daha sonra lise hayatımda da hep buna odaklandım; belki bir önceki derste öğretmenin anlattığı konu sınavda çıkmayacak ama ilgimi çekiyor. O yüzden sınava çalışmak yerine onu düşündüğüm, anlamaya çalıştığım oluyordu.”

"çok yönlülük" üzerine söyleşi

Bu sene Stanford Üniversitesi’nde fizik okumayı düşünen Köylüoğlu, Terakki’de edindiği bu kazanımın üniversite yaşamında nasıl işe yaracağını sorduğumuzda, Amerika’da çok fazla üzerinde durulan “Liberal Arts” eğitiminden söz etti:
“‘Okuduğun disiplinde derin bir bilgin olsun ama farklı konularda da bir genel kültürün olsun.’ algısı var. Orada bunu öne çıkarmaya çalışıyorlar.”

Derslere baktığında sadece fizik ve matematiğin ilgisini çekmediğini, almayı düşündüğü birçok ders olduğunu; felsefe, edebiyat gibi alanlarda yan dal yapmak istediğini anlattı. Bunun sebebini ise kariyer odaklı olduğu veya işine yarayacağı için değil sadece merak duyduğu için istediğini açıkladı. Ayrıca üniversitede değerlendirebileceği, yararlanabileceği çok fazla fırsat olduğunu da ekleyerek şunları söyledi: “Hayatta da mesela, artık çok interdisipliner bir dünyaya gidiyoruz. Bir sohbette bile insanların bir sürü şey bilmesi bekleniyor. İş açısından da bu böyle; sadece fizik bilmek yetmiyor, onu bir şeye uygulayabilmek gerekiyor. Her şeyin bir şekilde kesişimi var. O yüzden yapacağım işlerde sadece bir fizik laboratuvarında deneysel ya da teorik fizik yapıyor olmayacağım. İşimin bilgisayarla, sanatla, tasarım ya da başka bir alanla ilgisi olacak. O açıdan bence bu çok yönlülük önem kazanıyor.”

Bunun dışında Köylüoğlu, Terakki’nin ona sorumluluk da aşıladığını belirterek “Zamanımı planlamayı, bir şeyi zamanında bitirmeyi, hep en iyisini en hızlı şekilde yapmayı; kendime ve çevreye karşı sorumlu olmayı Terakki’de öğrendim.” dedi.

Kendine ve topluma karşı olan sorumluluk hissinin onu şu an okumak istediği alana yönlendirdiğini paylaşan Köylüoğlu, fizik seçmesinin nedenini şu şekilde dile getirdi: “Fiziğin hem sayısal boyutu hem de evreni algılayış biçimi çok hoşuma gitti. Zihnimde bununla oynamayı seviyorum diye istiyorum. Bir yandan da, çok geleceği olduğunu düşündüğüm bir alan. Bir de, dünyada izini bırakmış olmak, bir şeye katkı sağlamış olmak. Çünkü fizik daha çok araştırma yönü güçlü bir alan. Yani belli bir araştırmayla, teknolojik bir gelişmeyle yeni bir şey yaratmak zorundayız. Bu oldukça çekici geliyor.”