Hayatın Ağır Yükü

1891

Terakkili gençler, Terakki Birikimini Paylaşıyor Programı içinde yer alan ve bu yıl ki teması “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” olan “Düşle Düşme” adlı sosyal sorumluluk projemizin Yaratıcı Yazarlık (Edebiyat) Atölyesi’nde Cemil Türker Ortaokulu’ndan öğrencilerle çeşitli öyküler yazdı.

Tepeören Yerleşkemizden lise öğrencimiz Derya Ece Baş (10A), “kadının ve erkeğin ekonomik yükü paylaşmaları” düşüncesini vurgulayacak olan kurgunun zaman, mekân, kişiler gibi unsurlarını; Cemil Türker Ortaokulu’ndan Çağla Edis (7A) ve Betül Coşkun (7A) ise öykünün gidişatını belirledi ve sonucunda “Hayatın Ağır Yükü” adlı aşağıdaki öykü ortaya çıktı.

Hayatın Ağır Yükü

 

-Anne?

-Efendim kızım?

-Geçen sene bana aldığınız mont küçük geliyor da bana yenisini alır mısınız lütfen?

Bu konuşmaları duyan baba odasına gider, içini bir hüzün kaplar ve ağlamaya başlar. O sırada odanın önünden geçen anne eşinin ağlama sesini duyup odaya girer. Baba odaya birinin girdiğini fark edince gözyaşlarını silmeye çalışır, titrek sesi ile:

-Gece gündüz çalışmama rağmen çocukların ihtiyacını karşılayamıyorum, der ve eşine sarılır.

-Hayatım ben de çalışsam ve tüm zorlukların üstesinden beraber gelsek ya?

-Hayır, olmaz öyle şey! Sen elinin hamuruyla erkeklerin işlerine karışma, otur oturduğun yerde; çocuklarına bak, yemeğini yap, der ve tüm duygusallığını bir kenara bırakarak yatağa çekilir.

Tüm yorgunluğunu üstünden atmak umuduyla kafasını yastığa koyarken telefonu çalar. Arayan çalıştığı taksi durağından arkadaşıdır ve müşterilerin olduğunu, hemen gelmesi gerektiğini söyler. Bunun üzerinde soğuk bir şubat günü sıcacık yatağından ayrılmak zorunda kalır ve kimseyi uyandırmadan evden çıkar.

Sabah, anne uyandığında eşini göremeyince eşinin taksiye çıktığını düşünür ama yine de meraklanıp eşini arar. Eşi telefonu açıp o anda çok yoğun olduğunu söyler ve o akşam eve geç geleceğinin haberini verir.

Eşini artık üzgün ve yorgun görmekten bıkan anne eşini dinlemeyip İstanbul’un göbeğinde iş aramaya başlar. Bir fırıncının camında ‘’Eleman aranıyor’’ yazısı dikkatini çeker. Fırının sahibiyle konuşup işe alınır. Eşine de işe girdiğini söylememeye karar verir çünkü söylemeye cesaret edemez.

Her akşam vaktinde hazır olan yemeği, bir akşam hazır göremeyince ve eşinin evde olmadığını fark edince, evlerinde kalan kayınvalidesine eşinin nerede olduğunu sorar. Kayınvalidesinden cevabı alamayınca dışarı çıkar ve eşinin bir telaşla eve koştuğunu görür. Eşinin nerede olduğunu merak eden adam ona sorular sormaya başlar. Eşi artık saklayamayacağını anlayınca işe girdiğini anlatır. Taksici baba eşinin çalışmasının bir sakıncası olmadığını görür ve eşine çalışmak istediğinde kızdığı için pişmanlık duyar. Yükün paylaşınca azaldığını, tek omuzdaki yük ile dengede durulamadığını anlar ve yorgun, üzücü günler sona erer.